Karar Verme: Davranışsal Finans #2

Dışarı çıkarken yanıma mont almalı mıyım? İşten şimdi çıkarsam trafiğe kalır mıyım? Üniversitede hangi bölümü seçmeliyim? Hayatımızın her anında bu ve bunun gibi önemli ve önemsiz birçok konuda karar vermek zorunda kalıyoruz. Peki nasıl karar veriyoruz?

Bu soruya cevap vermeden önce karar vermenin tanımını yapalım. En basit tabiriyle karar verme, iki veya daha fazla seçenek arasından seçim yapma eylemidir. Ön yargılardan, akıldan, duygulardan ve hatıralardan etkilenen zihnimiz birtakım süreçler ile birlikte fikirler oluşturur. Bu fikirler aracılığıyla da karar veririz. O hâlde karar vermeyi, bir problemi belirleyerek, bilgi toplayarak ve alternatif çözümleri değerlendirerek seçim yapma süreci olarak da tanımlayabiliriz.

Rasyonel karar verme ise alternatifler arasından mümkün olan en iyi seçeneği seçmektir denilebilir. Rasyonel karar verme modelini kullanan kişi birden fazla alternatifi analiz eder ve bulduğu güvenilir verileri seçenekler arasından seçim yapmak için kullanır. Her rasyonel birey gibi rasyonel karar vericinin amacı, kararların faydalarını maksimize etmek ve maliyetlerini minimize etmektir. İdeal bir karar verme süreci yedi adımdan oluşur. Karar verme sürecini adım adım uygulamak, doğru karar verme yolunda seçenekler arasından en çok fayda sağlayacak yolu seçme şansımızı artırır. İdeal karar verme modelinin aşamaları şöyledir:

  1. Kararı Tanımlama
  2. İlgili Bilgileri Toplama
  3. Alternatifleri Belirleme
  4. Kanıtları Tartma
  5. Alternatifler Arasından Seçim Yapma
  6. Harekete Geçme
  7. Kararları ve Sonuçları Gözden Geçirme

Peki biz gerçekten bu adımları kusursuz bir şekilde uygulayacak kadar rasyonel karar alıcılar mıyız?

İnsanların genel olarak yaptığı seçimlerin rasyonel davranış aksiyomlarıyla tutarlı olup olmadığı anlayabilmek ve bazı durumlarda mantıksız kararlar alıp almadığını görebilmek için aşağıdaki şu örneğe bakalım:

Aşağıda karar verilmesi gereken birbirinden farkı 2 durum yer alıyor. Sırasıyla önce Karar 1 sonra Karar 2 cevaplanır. Siz de verdiğiniz cevapları bir yere not edebilirsiniz.

Bu yazıda 3 farklı çalışmadan toplamda 6 soruya yer verilmiştir. Burada yer alan soruların hepsi Layka DAO Telegram grubundaki insanlara da soruldu. Yazının içerisinde, yaptığımız bu anketin sonuçlarını hem yazı hem de görsel ile sizlere sunacağız.

Karar 1:
A: 
480 ₺ kesin kazanç
B: %25 ihtimalle 2000 ₺ kazanç ve %75 ihtimalle hiçbir şey kazanmama

Karar 2:
C: 
1500 ₺ kesin kayıp
D: %75 ihtimalle 2000 ₺ kaybetme ve %25 ihtimalle hiçbir şey kaybetmeme

Tercihler yapıldığına göre aşağıda her iki kararın birleşiminden elde edilen sonuçlara ve olasılıklara bakalım:

A ile C seçildiyse: %100 ihtimalle 1020 ₺ kayıp
B ile C seçildiyse: %75 ihtimalle 1500 ₺ kayıp ve %25 ihtimalle 500 ₺ kazanç
A ile D seçildiyse: %75 ihtimalle 1520 ₺ kayıp ve %25 ihtimalle 480 ₺ kazanç
B ile D seçildiyse: %56 ihtimalle 2000 ₺ kayıp, %38 ihtimalle 0 kazanç/kayıp ve %6 ihtimalle 2000 ₺ kazanç elde edilir.

Bu oyunu oynayanların yaklaşık %50’si “A ile D” yi seçmiştir. Yani bu seçime göre insanlar %75 ihtimalle 1520 ₺ kaybedecek ve %25 ihtimalle de 480 ₺ kazanacak. Ancak “B ile C’nin seçilmesi” durumuna bir daha bakmakta fayda var. Çünkü, “B ile C’nin seçilmesi” durumu “A ile D’nin seçilmesi” durumuna kıyasla daha avantajlı ve daha mantıklı görünüyor. Hem %75 ihtimale daha az kaybediyorsunuz (1520 ₺ yerine 1500 ₺) hem de %25 ihtimalle daha fazla kazanıyorsunuz (480 ₺ yerine 500 ₺).

Layka DAO Telegram grubunda yaptığımız ankette de bu çalışma ile son derece paralel sonuçlar elde ettik. İnsanların %73’ü ilk soruda “A” seçeneğini seçti. İkinci soruda ise insanların %81’i “D” seçeneğini seçti.

Peki “B ile C’nin seçilmesi” durumu “A ile D’nin seçilmesi” durumuna kıyasla daha iyi sonuç verirken neden insanların çoğu “A ile D’nin seçilmesi” durumunu tercih ediyor? Bunun iki ana nedeni vardır:

1.Genel olarak birden fazla adımlı karar verme durumlarına geniş açıdan bakmakta iyi değiliz. Yani bu örnekte birbirinden bağımsız olarak önce Karar-1 üzerinde bir seçim yaptık, ardından da Karar-2. Bu da demek oluyor ki durumlardan her birini bağımsız olarak ele alma eğilimindeyiz.

2.Belirli öngörülebilir senaryolarda risk alma eğilimindeyiz. Bu durumun da genel olarak finansal kararlar alma durumunda oldukça önemli etkileri vardır.

Allais Paradoksu

Allais paradoksu, Fransız İktisatçı Maurice Allais’in 1953 tarihli “Rasyonel İnsanın Risk Karşısında Davranışı: Amerikan Okulunun Önermelerinin ve Aksiyomlarının Eleştirisi” adlı makalesinde ortaya atılmıştır. Allais, bir önceki yazımızda bahsetmiş olduğumuz Beklenen Fayda teorisinin varsayımlarını reddederek bireylerin kararlarının, beklenen fayda teorisi ile tutarsız olabileceğine dair deneysel olarak kanıtlanmış gerçeği açıklamaktadır. Başka bir deyişle Allais, yaptığı bu çalışma ile beklenen fayda teorisinin varsayımlarına meydan okumuştur. Ek olarak Allais, 1988 Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülmüştür.

Bu paradoks açıklanırken sık kullanılan bir problem vardır. Problem iki sorudan oluşmaktadır ve insanlardan iki durum arasında bir seçim yapması beklenir. Sırasıyla önce Karar-1, ardından Karar-2 cevaplanır. Bu seçenekler arasında doğru cevap diye bir şey yoktur. Siz de verdiğiniz cevapları bir yere not edebilirsiniz:

Karar 1
A: 
%100 ihtimalle 10 milyon lira kazanma
B: %10 ihtimalle 50 milyon lira kazanma, %89 ihtimalle 10 milyon lira kazanma ve %1 ihtimalle hiçbir şey kazanamama

Siz bu iki durum arasında tercih yaparken ikinci soruyu soralım:

Karar 2
C: 
%11 ihtimalle 10 milyon lira kazanma, %89 ihtimalle hiçbir şey kazanamama
D: %10 ihtimalle 50 milyon lira kazanma, %90 ihtimalle hiçbir şey kazanamama.

Cevaplar üzerine konuşmaya öncelikle ilk sorudan başlayalım. İlk soruda insanlar genellikle “A” durumunu tercih ederler. Çünkü çok küçük bir ihtimal de olsa insanlar para kazanamama ihtimali olan bir durumu seçmek istemezler. Bu yüzden kesin para kazanacakları seçenek olan “A” durumu insanlara daha cazip gelir.

Bu soruda hangi seçeneklerin rasyonel olduğunu öğrenebilmek için matematikten yararlanmak gerekir. Bir önceki yazımızda değindiğimiz Beklenen Değer formülünü yukarıdaki durumlara uygularsak hangi seçeneğin daha rasyonel olduğunu öğrenebiliriz. “Karar-1”e formüller uygulandığında beklenen değerler şu şekilde olacaktır:

A’nın Beklenen Değeri: (%100 * 10m lira) = 10 milyon lira
B’nin Beklenen Değeri: (%10 * 50m lira) + (%89 * 10m lira) + (%1 * 0) = 13.9 milyon lira

Bu durumda açık bir şekilde “B” durumunun beklenen değerinin daha yüksek olduğunu ve rasyonel olan tercihin “B” durumu olduğu görmekteyiz. Ancak insanların çoğu %1’lik bir ihtimal de olsa hiç para kazanamama ihtimalini ortadan kaldırmak için “A” durumunu tercih ederler.

Layka DAO Telegram grubunda yaptığımız ankette ise insanların %57’si rasyonel bir karar alarak “B” seçeneğini seçti. İnsanların %43’ü gibi azımsanmayacak bir kısmı da kesin para kazandıkları seçenek olan “A” durumunu seçtiler. Bu anket ile Allais’in yaptığı çalışmadan farklı bir sonuç ortaya çıktı.

“Karar-2”de ise insanlar, “C ile D” durumları arasında bir seçim yaparken genellikle “D” durumunu seçerler. Bu soru için de beklenen değeri hesaplayarak hangi seçeneğin daha rasyonel olduğunu görebiliriz:

C’nin Beklenen Değeri: (%11 * 10m lira) + (%89 * 0 lira) = 1.1 milyon lira
D’nin Beklenen Değeri: (%10 * 50m lira) + (%90 * 0 lira) = 5 milyon lira

Layka DAO Telegram grubunda yaptığımız ankette ilk soruda birbirine yakın sonuçlar (%43-%57) elde etsek de ikinci soruda durum değişti. İnsanların %77’si gibi büyük bir bölümü “D” seçeneğini seçerek rasyonel bir karar verdiler.

O hâlde tekrar yukarıdaki beklenen değer hesabımıza dönelim. Beklenen değerler hesaplandığında “D” durumunun “C” durumuna kıyasla daha rasyonel olduğunu görmekteyiz. İşte Allais’in yaptığı çalışmada paradoks tam da burada başlıyor ve Allais şu soruyu soruyor:

İnsanlar neden ilk soruda daha yüksek beklenen değer yerine daha az riskli seçeneği tercih ederken, ikinci soruda daha az riskli bir seçim yerine daha yüksek beklenen değeri tercih ediyor?

Allais paradoksunu daha iyi anlabilmek için bir örnek daha verelim ve ardından da yukarıdaki bu sorunun cevabını verelim. Yine aşağıdaki sorulara verdiğiniz cevapları bir yere not edebilirsiniz. Birinin size iki farklı tatil arasında bir seçim yapmanızı istediğini varsayalım:

A: %50 ihtimalle üç haftalık Avrupa ülkeleri turu, %50 ihtimalle hiçbir şey
B: %100 ihtimalle bir haftalık Fransa tatili

İnsanların büyük çoğunluğu bu seçenekler arasından “B” durumunu tercih etmektedir. Layka DAO Telegram grubunda da insanların %80’i “B” durumunu tercih ettiler. Bunun en temel sebebi ise yine insanların belirsiz bir durum yerine kesinliği tercih etmesidir.

Peki seçenekleri şu hale getirdiğimizde ne olur?

A: %5 ihtimalle üç haftalık Avrupa ülkeleri turu, %95 ihtimalle hiçbir şey
B: 
%10 ihtimalle bir haftalık Fransa tatili, %90 ihtimalle hiçbir şey

Seçimler bu hale geldiğinde insanların çoğu fikirlerini değiştirip “A” durumunu seçmeye karar verirler. Çünkü burada her iki durumun gerçekleşme olasılığı oldukça düşük. Bu yüzden aralarından daha iyi olan durumu seçmeye karar verirler. İnsanlar piyango bileti alma kararı verirken de benzer şekilde davranış sergilerler ve büyük ödülü kazanmak için belirli küçük bir ücret ödeyerek risk alırlar.

Seçenekler değiştikten sonra Layka DAO Telegram grubunun tercihleri de değişti ve insanlar tam olarak ikiye bölündü. İnsanların iki seçenek arasından tercih yaptığı ankette %50-%50 sonucu ortaya çıktı. Yani seçeneklerin değişmesiyle beraber insanların bir kısmı fikrini değiştirerek “A” durumunu seçmeye karar verdiler.

Allais paradoksunu iki örnek üzerinden detaylı bir şekilde açıkladığımıza göre şimdi sorumuzun cevabını verebiliriz. Sonuç olarak insanlar genellikle kesinliği belirsizliğe tercih etseler de, farklı bir şekilde yaklaşıldığı durumlarda, daha önce reddedilen belirsizliği tercih edebilirler. Yani bundan şu sonuçları çıkarabiliriz:

  • Örnekte de görüldüğü gibi gerçek dünyada beklenen fayda teorisi tam olarak uygulanabilir değildir. Bu sebeple de beklenen fayda teorisinin birçok eleştirisi ve alternatif yaklaşımı ortaya çıkmıştır.
  • İnsanlar, uzak ve son derece belirsiz riskin aksine, tamamen risk yokluğuna ekstra bir değer verme eğilimindedir.
  • Olasılıklardaki farklılıklar çok küçük olduğunda, insanlar onları görmezden gelme eğiliminde olurlar.

Allais paradoksu, sonraki yirmi yıl boyunca çoğunlukla göz ardı edilmiştir. 1970’lerin başında, iki psikolog olan Daniel Kahneman ve Amos Tversky, Allais paradoksunu okuduktan sonra paradoksa büyük ilgi duymuşlardır. Ardından da Kahneman ve Tversky, insanların olasılıklara neden doğrusal bir şekilde tepki vermediklerini öğrenmek istemişlerdir. Kahneman ve Tversky, soruları kazançlar ve kayıplar açısından bir çerçeveye yerleştirdiklerinde, insanların kayıplardan oldukça nefret ettiğini anlamışlardır. Aslında, genel olarak riskten hoşlanmamamızın en büyük sebebinin kayıplardan hoşlanmamamamız olduğunu ortaya koyup bu duruma da kayıptan kaçınma adını vermişlerdir.

Kayıptan kaçınma ve Kahneman ve Tversky tarafından ortaya atılan ve temel çalışma niteliğinde olan Beklenti Teorisi konularına bir sonraki yazımızda değiniyor olacağız. Bu yazıda insanların karar verme süreçlerinden ve Allais Paradoksundan bahsettik. Ayrıca yukarıdaki örnek çalışmaları Layka DAO Telegram grubumuzdaki insanlara sorarak çıkan sonuçları bu yazıya ekledik. Bu sayede yazı içerisinde bahsi geçen çalışmaları topluluk olarak deneyimleme fırsatına eriştik. Bu yazı uzun soluklu bir Davranışsal Finans yazı serisinin ikinci bölümüdür. Siz de telegram kanalına dahil olarak hem Davranışsal Finans yazısında bahsi geçen çalışmaları deneyimleyebilir hem de Layka DAO tarafından topluluğa ücretsiz olarak sunulan içeriklere kolayca erişebilirsiniz.